Ortaokulda okurken biyoloji öğretmenimiz Frau Christina ders boyunca elinde uzun bir cetvel taşır ve hafif kambur oturan tüm öğrencilerin omzuna cetvelle hafifçe dokunarak, “Dik otur” diye uyarırdı. O zamanlardan aklımda kalan, sanki dersin yarısının “Dik Otur” uyarısı ile geçtiğidir ve ben o yaşımda bunun önemini kavrayamamış olsam da her zaman bu uyarıyı dikkate aldım.
Chiristina’nın bu ısrarına hiçbir anlam veremezdim ama ortaokul sıralarımdan itibaren tüm lise ve üniversite öğrencilik yaşamım boyunca ve ilk işe girdiğim yıllara kadar, her zaman adeta bir sopa gibi oturdum ve ortaokul sıralarımdan kalan bu alışkanlığımla ilgili olarak da her zaman iltifatlar aldım. Ta ki İMKB’de broker olarak çalışmaya başlayana değin.
Üniversite sonrası İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda günde dört saat ekran başında, yapabileceğim en hızlı bir şekilde hisse senedi alım satım işlemlerini girmeye başladığım günden itibaren ise, sanırım stresin etkisiyle hiç farkına varmadan otururken kamburlaşmaya başladım.
Ara ara kendimi kambur otururken yakalıyor ve hemen dikleşiyordum. Bu kambur oturma ve dik oturma sürelerimde psikolojimde değişiklikler hissetmeye başlamıştım. Sanki omurgam 90 derecelik açısını kaybetmeye başladığı andan itibaren kendimi daha düşük enerjili, atıl, miskin, demoralize, amaçsız, anlamsız, değersiz gibi duygularla boğuşurken buluyordum.
Bu duygu durumu değişimlerini yakaladığım andan itibaren dik oturmaya çok daha fazla özen göstermeye başladım ve Frau Christina’nın çocukluk yıllarında bize kazandırmış olduğu çok basit gibi görünen bu alışkanlığın, aslında tüm hayatımı son derece olumlu olarak etkilemiş olduğunun farkına vardım.
Evet, omurga sağlığı bütünsel sağlığımızın en önemli belirleyicilerindendir. Omurgamız ne kadar esnekse, her açıdan o kadar dengede oluruz.
Omurgamız tüm iskelet sistemi ve organlarımızı destekleyen bir sütundur adeta. Bazen bilinçsizce yaptığımız bazı hareketler omurgamızda minik kaymalara neden olabilir. O zaman bu kayan alanı çevreleyen kaslar sertleşir ve omurların doğru konuma geri dönmelerine engel olabilirler. Bunun sonucu olarak sinir ve kas iltihaplanmaları oluşmaya başlar ve bu durum da muhtelif ağrı ve hareket zorlukları dışında ayrıca bir dizi hastalığın da zeminini hazırlar. Çünkü kaymış bir omur, belli kasları ve organları birbirine bağlayan sinirler ve kan damarları üzerinde baskı yaratır.
İstatistiklere göre dünyadaki her on çocuktan birinde çeşitli alerjiler, sık sık baş ve karın ağrısı, kronik nezle, grip ve dikkat bozukluğu şikâyetleri bulunuyor. Çocukluk yaşından itibaren başlayan postür bozuklukları hem bunlar, hem de daha birçok hastalığın nedeni olabilmektedir.
Bu hastalıklardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz,
► Boyun omur kaymaları, alerjiler, işitme kaybı, görme sorunları, egzama, boğaz rahatsızlıkları, tiroid bezi rahatsızlıklarına,
► Göğüs omur kaymaları, astım, kolların dirseklerden aşağı bölümlerinde ağrılar, sırt ağrıları, safra kesesi rahatsızlıkları, karaciğer sorunları, mide ve onikiparmak bağırsağı ülserleri, böbrek rahatsızlıkları, deri rahatsızlıklarına,
► Bel omur kaymaları ise basur, mesane rahatsızlıkları, düzensiz adet döngüsü, adet sancıları, iktidarsızlık, diz ağrıları, lumbago, bel ağrıları, bacaklarda kan dolaşımın zayıflaması, bileklerde şişmeler, ayak üşümesi, bacaklarda güçsüzlük ve kas spazmlarına sebebiyet vermektedir.
Yazının Devamı için burayı tıklayınız.